Acâibü'l AcâibatKırk Mesel
Acâibü'l- Acâibat, nereye böyle sorusuna şahitlik etmenin kıymetini hatırlatma çabasının yanı sıra kendi nefislerini yeren, birbirlerini uyaran ve mermameti ve sabrı tavsiye eden atalarımızın mesellerinden bizlere düşen hisse nedir sorusunu dert ediniyor.
Bu kitabın müellifi der ki: Toydum, yeni terleyen bıyıklarıma sevdalanmıştım. Yeniliğime sevdalanmamın beni bir mahpusluğa düşüreceğini işitmemiştim. Hafız'ın sesi de eskide kalmış bir yankısız tumturaktan ibaretti. Kendi yeniliğine mahpus kimselerle karşılaşmam, sarmaş dolaş ve dahi yoldaş olmam bir otomatik prosesyon oluverdi. Yeni kitaplar, yeni filmler, yeni gösteriler yeni her ne varsa onu gözetmeler, her yeni gün onu kollamalarla geçti gitti toyluğum. Bir de bugünün daha pekiştirerek söylersek yenileşmenin diliyle Mevlana'ya yepyeni şeyler söyletmek lazımı ekleyince, ardımdan ve hatta benden gelen yenilere diyecek sözüm, bakacak nazarım kalmadığını gördüm. Bu yenilerin de bana bir o kadar uzak kaldığını ister istemez tattım.
Hep bir frenkeştayn silsilesi miydi, bu yenileşmeci cereyan.
Belki daha da ötesi…
Şehrime, mahalleme, evime karşı ilişen kulak sancısının damlasının, göz ağrısının merheminin keşf ve icat edilmesini mi bekliyecektim; yoksa her geçen gün toprağa daha yakınlaşan bu gövdemle eski kitapların tozunu mu sürecektim gözüme, ninemin ninnisini annemin manisini mi kulağıma damlatacaktım.
Yeniliğin lisanımızda faili bildirmeden haykırdığı yenilmek ile bağından yola çıkarak acaiblerin acaibi bir zamanda yaşayıp da bu yenilmeyi yemiş olmaya öz esefimdir. Acaib olan ne dedem idi ne ninem meğer benmişim tövbesidir. Sizlere kokusu nahoş, görünüşü tiksinç, nağmesi ahenksiz gelebilir. Yılmayın okuyun derim.
Ahir ömrümde gördüm ki, tövbeyi unutunca insan, kıssalar da meseller de esâtir'ül evvelin oluveriyor. Ve unutuveriyor hem nisyanda hem ünsiyetde olan insan; hangi ayak izlerinin takip edilmeye değer hâl ve durum olduğunu!
Onlar ki, her yerde azlar ve her vakit varlar; her kimi görse Hızır bilenler, her geceyi de Kadir.
Bu zamanın bir acaib işidir ki, bu kitabı neşretmeye heveskar bir acaib nâşir de bulmuştur kendine.
- Açıklama
Acâibü'l- Acâibat, nereye böyle sorusuna şahitlik etmenin kıymetini hatırlatma çabasının yanı sıra kendi nefislerini yeren, birbirlerini uyaran ve mermameti ve sabrı tavsiye eden atalarımızın mesellerinden bizlere düşen hisse nedir sorusunu dert ediniyor.
Bu kitabın müellifi der ki: Toydum, yeni terleyen bıyıklarıma sevdalanmıştım. Yeniliğime sevdalanmamın beni bir mahpusluğa düşüreceğini işitmemiştim. Hafız'ın sesi de eskide kalmış bir yankısız tumturaktan ibaretti. Kendi yeniliğine mahpus kimselerle karşılaşmam, sarmaş dolaş ve dahi yoldaş olmam bir otomatik prosesyon oluverdi. Yeni kitaplar, yeni filmler, yeni gösteriler yeni her ne varsa onu gözetmeler, her yeni gün onu kollamalarla geçti gitti toyluğum. Bir de bugünün daha pekiştirerek söylersek yenileşmenin diliyle Mevlana'ya yepyeni şeyler söyletmek lazımı ekleyince, ardımdan ve hatta benden gelen yenilere diyecek sözüm, bakacak nazarım kalmadığını gördüm. Bu yenilerin de bana bir o kadar uzak kaldığını ister istemez tattım.
Hep bir frenkeştayn silsilesi miydi, bu yenileşmeci cereyan.
Belki daha da ötesi…
Şehrime, mahalleme, evime karşı ilişen kulak sancısının damlasının, göz ağrısının merheminin keşf ve icat edilmesini mi bekliyecektim; yoksa her geçen gün toprağa daha yakınlaşan bu gövdemle eski kitapların tozunu mu sürecektim gözüme, ninemin ninnisini annemin manisini mi kulağıma damlatacaktım.
Yeniliğin lisanımızda faili bildirmeden haykırdığı yenilmek ile bağından yola çıkarak acaiblerin acaibi bir zamanda yaşayıp da bu yenilmeyi yemiş olmaya öz esefimdir. Acaib olan ne dedem idi ne ninem meğer benmişim tövbesidir. Sizlere kokusu nahoş, görünüşü tiksinç, nağmesi ahenksiz gelebilir. Yılmayın okuyun derim.
Ahir ömrümde gördüm ki, tövbeyi unutunca insan, kıssalar da meseller de esâtir'ül evvelin oluveriyor. Ve unutuveriyor hem nisyanda hem ünsiyetde olan insan; hangi ayak izlerinin takip edilmeye değer hâl ve durum olduğunu!
Onlar ki, her yerde azlar ve her vakit varlar; her kimi görse Hızır bilenler, her geceyi de Kadir.
Bu zamanın bir acaib işidir ki, bu kitabı neşretmeye heveskar bir acaib nâşir de bulmuştur kendine.
Stok Kodu:9786052071786Boyut:13,5 x 21,0 cmSayfa Sayısı:240Basım Yeri:İstanbulKapak Türü:Karton KapaklıKağıt Türü:70 gr Holmen lüks kitap kağıdıDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.