RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI (1869-1949), feylesof lakabıyla tanınan II. Meşrutiyet devri şairi, edebiyatçı, felsefeci ve politikacı. Asıl adı Ali Rıza olup babasının kaymakamlık yaptığı Edirne vilâyetine bağlı Cisr-i Mustafa Paşa’da (bugün Bulgaristan’da Svilengrad) doğdu. Öğrenimine Üsküdar Dağ Hamamı’nda babasının hocalık yaptığı Sion Mektebi’nde başladı. Bir süre yine babasının yanında Beylerbeyi ve Davud Paşa rüşdiyelerine devam ettiyse de babasının İzmit’e savcı vekili olarak tayini üzerine tahsili yarım kaldı (1879). Bu sıralarda annesi İzmit’te sıtmadan vefat edince, çocukluk ve ilk gençlik yılları ailenin göç ettiği Gelibolu’da geçti. 1884’te girdiği Galatasaray Sultânîsi’ne sadece bir yıl devam edebildi. 1887’de Mekteb-i Mülkiyye’ye kaydolduysa da bir talebe hareketine karışınca okuldan uzaklaştırıldı (1890). Sonunda bir hocasının tavsiyesiyle Tıbbiyye-i Mülkiyye’ye girdi. Buradaki öğrenimi sırasında zaman zaman yine bazı öğrenci olaylarına karıştı, bu yüzden birkaç defa hapse atıldı. Hayatının bir düzene kavuşacağı düşüncesiyle akrabaları tarafından 1895’te Dârülmuallimât müdîresi Ayşe Sıdıka Hanım ile evlendirildi. Tıbbiyenin son sınıfında iken II. Abdülhamid’in iradesiyle, 1897 Türk-Yunan Muharebesi’nde yaralı askerleri Manastır’dan İstanbul’a nakleden seyyar bir hastahanede Fahri Paşa’nın yanında stajyer doktor olarak çalıştı. Tıbbiyeden ancak 1899’da mezun olabildi ve Cenab Şahabeddin’in yardımıyla Karantina İdaresi’ne doktor olarak tayin edildi. Ayrıca İstanbul Gümrüğü’nde Eczâ-yı Tıbbiyye müfettişliğine getirildi; bir süre sonra Cem‘iyyet-i Mülkiyye-i Tıbbiyye’ye üye seçildi. Bu görevleri 1908 yılına kadar sürdü. 1903’te karısının ölümü üzerine Nazlı Hanım ile evlendi. 1907’de girdiği İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nde üst kademelerde görev aldı. II. Meşrutiyet’in ilân edildiği günlerde Selim Sırrı (Tarcan) ile birlikte İstanbul halkına meşrutiyet ve hürriyeti anlatan nutuklar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde Edirne mebusu olarak Meclis-i Meb‘ûsan’a girdi. 1909’da İngiliz Parlamentosu’nun davetlisi olarak Talat Paşa başkanlığındaki bir heyetle birlikte Londra’ya gitti. Birtakım hareketleri yüzünden kısa zamanda partili arkadaşlarıyla arası açılınca 1911’de parti içindeki muhaliflerin kurduğu Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na geçti. 1913-1918 yılları arasında politikadan uzaklaşarak tekrar Karantina İdaresi’nde çalışmaya başladı. Bir yandan da Rehber-i İttihâd-ı Osmânî Mektebi’nde felsefe dersleri verdi ve Istılâhât-ı İlmiyye Encümeni’nde çalıştı. 1918’de Ahmed Tevfik Paşa kabinesinde Maarif nâzırı olarak politikaya döndü; aynı zamanda İstanbul Dârülfünunu’nda felsefe ve estetik dersleri veriyordu. Damad Ferid Paşa kabinesinde iki defa Şûrâ-yı Devlet reisliği yaptı (1919-1920). 1919’da Paris’te toplanan Barış Konferansı’na Osmanlı Devleti’ni temsilen önce danışman, ardından delege sıfatıyla katıldı. Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyette yer aldı (10 Ağustos 1920). Gerek Sevr Antlaşması’nı imzalaması, gerekse aynı günlerde Anadolu’da başlayan Millî Mücadele hareketine muhalif bir tavır takınarak millî vicdanı incitecek yazılar yazması Dârülfünun talebelerinin tepkisine yol açtı. Yapılan protestolar sonunda Cenab Şahabeddin, Ali Kemal, Hüseyin Dâniş ve Barsamyan Efendi ile birlikte Dârülfünun’daki görevinden istifa etmek zorunda kaldı (1922). Yakın arkadaşı Ali Kemal’in İstanbul’dan kaçırılıp Ankara’ya götürülürken İzmit’te linç edilmesi üzerine aynı âkıbete uğrama korkusuyla 8 Kasım 1922’de bazı arkadaşlarıyla beraber Mısır’a gitti. Daha sonra Sevr’i imzalaması yüzünden Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 150’likler listesine alındı. Kahire’de karşılaştığı eski dostu Emîr Abdullah’ın davetine uyarak Ürdün’e gitti ve kralın divan tercümanı oldu; ayrıca Sıhhiye ve Âsâr-ı Atîka Müzesi müdürlüğü yaptı. 1934’te buradaki görevinden emekliye ayrılarak Lübnan sahilinde Cünye kasabasına yerleşti. 1936’da eşiyle birlikte Avrupa seyahatine çıktı ve bir yıl kadar İngiltere ile Fransa’da kaldı. 150’liklerin affına dair kanunun yürürlüğe girmesinden yaklaşık beş yıl sonra İstanbul’a döndü (1943). Burada gazetelerde edebiyat, sanat ve estetikle ilgili yazılar yayımladı. 30 Aralık 1949’da vefat etti ve Zincirlikuyu’daki Asrî Mezarlığa defnedildi. Eserleri: Felsefe Dersleri, Mufassal Kāmûs-ı Felsefe, Abdülhak Hâmid ve Mülâhazât-ı Felsefiyyesi, Mâba‘dettabiiyât Derslerine Ait Vesâik, Ontoloji Mebâhisi, Estetik, Bergson Hakkında, Serâb-ı Ömrüm, Tevfik Fikret: Hayatı, San’atı, Şahsiyeti, Biraz da Ben Konuşayım…