Sa’dî Şirazî’nin 610-215/1213-1218 [?] yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Şiraz’da dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini Atabek Sa’d b. Zengî’nin mülazımı olan babasından almaya başlamış babasının ölümü üzerine Dedesi Mes’ud b. Muslih el-Fârisi yetiştirmiştir. 620/1223 yılında Bağdat’a girerek Nizamiye Medresesinde ders gördü. Mustansıriyye medresesi hocalarından meşhur İbnü’l Cevzî’nin torunu olan ve o dönem muhtesiblik görevindeki İbnü’l Cevzî ve Şehabeddin Sühreverdi’den etkilendi. Hicaz, Şam, Lübnan ve Anadolu’ya seyahatlere çıktığı bilinmektedir. Kaşgar, Belh, Sumenât, Mısır, Habeşistan, Ermenistan ve Çin gibi yerlere gittiğine dair rivayetler tarihi hadiselerle örtüşmemektedir. Henüz hayatta iken şöhreti yayılmış Emir Hüsrev Dihlevî ve Hasan Dihlevî gibi çağdaş şairler onun üslubunu takip etmişlerdir. Eserlerinde Farsça’nın yaygın bilinen kelime kadrosunu kullanmayı tercih etmiştir. Yaşadığı dönemde yaygın Arapça terkip ve cümleler Sa’dî’nin şiirlerinde fazla görülmez. Şiirinin ve nesrinin en önemli özelliği akıcı, sade ve sehl-i mümteni olmasıdır. Gazel türünü müstakil bir tür haline getirmiştir. Ömrünün son yıllarını Şiraz’ın kuzeybatısında şimdi medfun olduğu hankahında riyazet ve ibadet ile geçirdi. 27 Zilhicce 691/9 Aralık 1292 tarihinde vefat etmiştir. Zamanla harap olan mezarı Kerim Hân Zend tarafından 1180/1766 senesinde yenilenmiştir.
Sa’dî’nin bütün eserlerini içine alan külliyâtı ilk defa Ali b. Ahmed b. Ebû Bekr-i Bî-sütûn tarafından 726/1326 ve 734/1333 yıllarında tertip edilmiştir.
Doğu edebiyatının en meşhur ediplerinden biri olan Sa’dî Şirazî düşüncesini yazmış olduğu iki önemli eserde beyan etmiştir. Her iki eser de eğitici-öğretici ve ahlâki öğretilere yer vermesi ve bunları fasih ve akıcı bir şekilde aktarmış olması ile İslam dünyasının hemen her köşesinde haklı bir üne kavuşmuştur. Eserlerinde ideal insan tipine yer verir. Mesnevi tarzında yazılmış olan Bostan’ın bölüm başlıklarına bakıldığında Sa’dî’nin tasavvurundaki insan ve toplum yapısı açıkça görülür. Bostan’ın bâbları sırayla adalet, tedbir ve fikir; cömertlik ve ihsan; aşk ve sarhoşluk; tevazu; teslim ve rıza; kanaat; terbiye; afiyete şükür; tevbe ve doğru yol; münâcat ve hatime’den oluşmaktadır. Aynı şekilde Gülistan’ın konularına baktığımızda da Sa’dî’nin ahlâk anlayışını görebiliyoruz. Bâblar sırasıyla padişahların ahlâkı; dervişlerin ahlâkı; kanaatin fazileti; susmanın faydaları; Aşk ve gençlik; zayıflık ve yaşlılık; Terbiyenin tesiri ve sohbet adabı şeklindedir. Eserlerinde anlatmış olduğu kıssa ve hikâyelerle kendi idealindeki padişah, derviş, âşık gibi kişilerin hangi ahlâka sahip olması gerektiğini anlatmaktadır.