ŞEMS-İ TEBRÎZÎ (v. 1247 [?]), 1186 yılı civarında Tebriz’de doğdu. Şems, Bağdat, Dımaşk, Halep, Kayseri, Aksaray, Sivas, Erzurum ve Erzincan’a seyahatlerde bulunmuş ve zamanın seçkin şahsiyetlerinin sohbetlerine katılarak, manevi feyz kazanmak amacıyla arayışını sürdürmüştür. Mevlânâ’nın ifadesiyle Şems tasavvufun yanı sıra kimya, nücûm, riyâziyyât, ilâhiyyât, hikemiyyât, mantık, hilâf ve narenciyyat ilimlerinde de mahirdir. Mevlânâ ile Şems ilk defa Dımaşk’ta veya Halep’te karşılaşmıştır. İkinci karşılaşmaları da Şems’in 1244’de Konya’ya gelmesiyle gerçekleşmiştir. Şems bu sıralarda yaklaşık 60, Mevlânâ ise 38-40 yaşlarındadır. Mevlânâ çevresinin kıskançlıkları sebebiyle Şems, 1245-46’da aniden Konya’yı terketmiş ve Dımaşk’a gitmiştir. Kaynaklar, Şems’in Dımaşk’ta olduğunu öğrenen Mevlânâ’nın Şems’e Arapça-Farsça dört manzum mektup gönderdiğini, Şems’in Dımaşk’ta yaklaşık bir yıl kaldıktan sonra Konya’ya döndüğünü, Mevlânâ’nın evlatlığı Kimya Hatun ile evlendiğini, eşinin ölümünden yedi gün sonra Aralık 1246’da ikinci defa kaybolup Dımaşk’a gittiğini söyler. Mevlânâ oğlu Sultan Veled’i, Şems’i bulması için Dımaşk’a göndermiş, Sultan Veled onu bulmuş, beraberinde Konya’ya getirmiştir. Müridler ve halk tekrar dedikodu yapmaya başlayınca Şems, 8 Aralık 1247 tarihinde kayıplara karışır. Akıbeti hakkında çeşitli rivayetlerden biri, Şems’in Konya’da suikasta uğramış, ancak sonrasında ortadan kaybolduğu yönündedir. Şems-i Tebrizî’nin tasavvufî sözlerinden, fikirlerinden, menkıbelerinden meydana gelen Makalât isimli eseri vardır.
İsterseniz aşağıdaki formu kullanarak daha detaylı arama yapabilirsiniz.