Varlığın NuruTârîh-i Nûr-i Muhammedî
"... Seçkin nesep sahibi yüce Ahmed'in her atasının alnında bir nur parlardı. Hz. Âdem'den Hz. Peygamber'e kadar nesilden nesle o mübarek nurun sahiplerine herkes hayran olurdu. Bu seçkin soy, Muhammed nurunu taşıyan kimselerden oluşan kutlu bir nesildi. Bu soyda herkes tarafından fark edilen bu seçkin nur kişinin alnında parlar, evlenip de eşi hamile kalınca o nur eşine geçer, eşi doğum yapınca da bu nurun dünyaya gelen çocukta parlamaya devam ettiği görülürdü. Bu yüce soydan bir hayırlı iş ortaya çıkacağını Arap kavmi içerisinde birçokları biliyorlardı ama özel yetişmiş âlimler ve arifler haricinde bu hayırlı işin ne olduğunu bilmiyorlardı. Buna rağmen bu asil sülaleye saygı ve hürmet duyuyorlardı. Arap kavminin çoğu bir ilahî din sahibi olmasalar da bir yaratıcının var olduğuna inandıkları için bu seçkin soya ayrı bir ilgi ve alaka duyarlar; yağmur yağması ve genel bir musibet anında şefaatlerini ve onların duasını almak suretiyle belalardan kurtulurlardı.
İşte bu şekilde mübarek nûr-i Muhammedî, Hz. Âdem'den muhterem babaları Hz. Abdullah'a kadar seçkin ve ihtiram kılınmış bir şekilde nesilden nesle aktarılarak gelmiş ve Abdullah'ın alnından Âmine'nin mübarek göğüslerine geçmiştir...
Fil vakasından elli gün sonra meşhur Kırân-ı Nücûm gecesinde, Rebiülevvel'in on ikinci ve Nisan'ın yirminci pazartesi gecesi Hz. Âmine'de bulunan cihanın nuru, kâinatın yaratılmasının sebebi yüce Muhammed, şuhud âlemine teşrif buyurmasıyla O'na geçmiştir…"
- Açıklama
"... Seçkin nesep sahibi yüce Ahmed'in her atasının alnında bir nur parlardı. Hz. Âdem'den Hz. Peygamber'e kadar nesilden nesle o mübarek nurun sahiplerine herkes hayran olurdu. Bu seçkin soy, Muhammed nurunu taşıyan kimselerden oluşan kutlu bir nesildi. Bu soyda herkes tarafından fark edilen bu seçkin nur kişinin alnında parlar, evlenip de eşi hamile kalınca o nur eşine geçer, eşi doğum yapınca da bu nurun dünyaya gelen çocukta parlamaya devam ettiği görülürdü. Bu yüce soydan bir hayırlı iş ortaya çıkacağını Arap kavmi içerisinde birçokları biliyorlardı ama özel yetişmiş âlimler ve arifler haricinde bu hayırlı işin ne olduğunu bilmiyorlardı. Buna rağmen bu asil sülaleye saygı ve hürmet duyuyorlardı. Arap kavminin çoğu bir ilahî din sahibi olmasalar da bir yaratıcının var olduğuna inandıkları için bu seçkin soya ayrı bir ilgi ve alaka duyarlar; yağmur yağması ve genel bir musibet anında şefaatlerini ve onların duasını almak suretiyle belalardan kurtulurlardı.
İşte bu şekilde mübarek nûr-i Muhammedî, Hz. Âdem'den muhterem babaları Hz. Abdullah'a kadar seçkin ve ihtiram kılınmış bir şekilde nesilden nesle aktarılarak gelmiş ve Abdullah'ın alnından Âmine'nin mübarek göğüslerine geçmiştir...
Fil vakasından elli gün sonra meşhur Kırân-ı Nücûm gecesinde, Rebiülevvel'in on ikinci ve Nisan'ın yirminci pazartesi gecesi Hz. Âmine'de bulunan cihanın nuru, kâinatın yaratılmasının sebebi yüce Muhammed, şuhud âlemine teşrif buyurmasıyla O'na geçmiştir…"
Stok Kodu:9786059268318Boyut:13,5 x 21,0 cmSayfa Sayısı:216Basım Yeri:İstanbulKapak Türü:Karton KapaklıKağıt Türü:70 gr Holmen lüks kitap kağıdıDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.